Türkiye ile Libya Hükümeti Arasında 27 Kasım 2019 tarihli Mutabakat Antlaşması

Türkiye ile Libya Hükümeti Arasında 27 Kasım 2019 tarihli Mutabakat Antlaşması

27 Kasım 2019 tarihinde Türkiye ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (GNA), iki ülke arasında yeni keyfi deniz sınırlarını belirleyen, güvenliği ve askeri işbirliğini artıran ikili bir mutabakat  antlaşması imzaladılar.

Antlaşma, Uluslararası Deniz hukukunu, iyi komşuluk ilişkileri ilkesini ve komşu kıyı devletlerinin deniz bölgeleri üzerindeki egemenliğini ihlal ediyor. Özellikle, Yunanistan ve Kıbrıs gibi AB üye devletlerinin meşru hakları açıkça ve tartışmasız bir şekilde göz ardı edilmektedir.

Türkiye’nin bir aday ülke olması ve Katılım Öncesi Destek fonundan faydalanıyor olması ve AB’nin Libya’ya 375 milyon Euro’luk yardımla destek verdiği göz önüne alındığında, Yüksek Temsilci / Başkan Yardımcısı , Türkiye ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafından imzalanan ikili Mutabakat Antlaşması karşısında AB üye devletlerinin hak ve ayrıcalıklarını savunmak için ne gibi somut adımlar atmaya niyetli?

Yüksek Temsilci / Başkan Yardımcısı , bu tür bir anlaşmanın imzalanmasının Türkiye’nin AB aday ülkesi statüsüyle tutarlı ve uyumlu olduğuna inanıyor mu?


 Avrupa Komisyonu’nun Yanıtı:

3 Ocak 2020’de Avrupa Birliği, Türkiye’nin Libya’da askeri konuşlandırma yetkisi verme kararı hakkındaki konumunu açıkça ifade etti[1].12 Aralık 2019 tarihinde Avrupa Konseyi, deniz yargı alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin Türkiye-Libya mutabakat antlaşmasının üçüncü Devletlerin egemen haklarını ihlal ettiğini, Deniz yasalarına uymadığını ve üçüncü Devletler için herhangi bir yasal sonuç doğuramayacağını belirtti[2].

Uluslararası Deniz hukukuna göre, iyi komşuluk ilişkileri ilkesi ve tüm üye devletlerin adalar tarafından üretilenler de dahil olmak üzere deniz bölgeleri üzerindeki egemenlik ve egemenlik haklarına saygı gösterilmesi zorunludur. Uluslararası toplumun tüm üyeleri, bölgesel istikrar ve güvenliği baltalayan herhangi bir eylemden kaçınmalıdır.

18 Haziran 2019’da Konsey, Türkiye’nin AB’den daha da uzaklaşmaya devam ettiğini belirtti. Türkiye’nin katılım müzakerelerinin etkin bir şekilde durma noktasına gelmesine rağmen, AB, Türkiye’nin birçok alanda aday bir ülke ve kilit ortak olmaya devam ettiğini yineledi[3].

2017’den bu yana, Katılım Öncesi Destek Fonu kapsamında Türkiye için öngörülen zarftan yaklaşık 1.3 milyar Euro kesildi. Buna ek olarak, Komisyon fonlarını Türkiye’nin demokrasi, kişiler arası ilişkiler, hukukun üstünlüğü, İçişleri ve Temel Haklar alanındaki faaliyetlere yeniden yönlendirdi.

Fabio Massimo Castaldo (NI), Dino Giarrusso (NI), Eleonora Evi (NI), Daniela Rondinelli (NI), Rosa D’Amato (NI), Hilde Vautmans (Renew), Costas Mavrides (S&D), Frédérique Ries (Renew), Hermann Tertsch (ECR), Giorgos Georgiou (GUE/NGL), Mazaly Aguilar (ECR), José Ramón Bauzá Díaz (Renew), Stelios Kouloglou (GUE/NGL), Miroslav Číž (S&D), Niyazi Kizilyürek (GUE/NGL), Vilija Blinkevičiūtė (S&D), Milan Brglez (S&D), Kateřina Konečná (GUE/NGL), Eva Kaili (S&D), Brando Benifei (S&D), Robert Hajšel (S&D), Juozas Olekas (S&D), Javier Nart (Renew), Stelios Kympouropoulos (PPE), Demetris Papadakis (S&D), Jorge Buxadé Villalba (ECR), Alexis Georgoulis (GUE/NGL) tarafından Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler ve Güvenlik Yüksek Komiseri Joseph Borell’e sunulan soru önergesi.


[1] https://eeas.europa.eu/headquarters/headquarters-homepage/72659/libya-statement-spokesperson-decision-turkish-parliament_en

[2] https://www.consilium.europa.eu/media/41768/12-euco-final-conclusions-en.pdf

[3] https://www.consilium.europa.eu/en/press/press-releases/2019/06/18/council-conclusions-on-enlargement-and-stabilisation-and-association-process/