Doğal Gaz ve Kıbrıs Barışı: Yarın Çok Geç Olabilir!
29 Eylül 2013 tarihinde bu köşede “İsrail Gazı Kıbrıs Barışı” başlıklı bir yazı yazmıştım. Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervlerinin Kıbrıs barışına katkı yapabileceğini, çünkü İsrail’in doğal gazı Türkiye pazarına ve Türkiye üstünden de Avrupa’ya ulaştırmaya sıcak baktığını dile getirmiştim. Gerçekten de hem İsrail, hem de o dönemde büyük ekonomik sorunlarla boğuşan Anastasiadis, deniz altından Türkiye’ye gidecek boru hattına sıcak bakıyorlardı ve bu niyetlerini de Türkiye’ye bildirmişlerdi.
Fakat geçen zaman içinde köprülerin altından çok sular aktı. Türk-İsrail ilişkilerinde yaşanan gerilimler bu senaryonun askıya alınmasına yol açtı. Bu arada, İsrail ve Kıbrıs Cumhuriyeti ilişkilerini ileriye taşıdılar ve bugün “stratejik ortaklıktan” söz edecek noktaya geldiler. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye, İsrail’in kurduğu enerji denkleminin dışında bırakılmak üzeredir. İsrail, Kıbrıs Cumhuriyeti, Mısır ve Yunanistan ile işbirliği içinde, doğal gazın başka yollardan Avrupa’ya ulaştırılmasını benimsemişe benziyor. Bu yönelişin Kıbrıs barışının önünde bir engel oluşturduğu ve Türkiye’de sıkıntı yarattığı açıktır. Nitekim 8 Eylül 2018 tarihinde Tahran’da yapılan üçlü zirvenin dönüşünde uçakta gazetecilere konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer Türkmyetkililer doğal gaza değinirken satır aralarında endişeli oldukları belli oluyordu. Erdoğan gazetecilere şöyle diyordu: “Tabii Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervleriyle ilgili herkes bir şeyler söylüyor. Bu kadar hamle ettiklerine göre herhalde gaz bol. ABD buranın üzerinde oyun oynuyor. İsrail, Fransa oynuyor. Biz de kendi değerlendirmemizi yapıyoruz elbet… Şu anda tabii Rusya’nın oradaki tatbikat meselesi de var… Biliyorsunuz Rusya’nın 5 tane üssü Suriye’de batı tarafında. Ayrıca Akdeniz’e gelen gemileri de orada. Çin’le yapacakları tatbikat da çok büyük. Savunma Bakanımız Hulusi Bey’den bilgi alalım.” Söz alan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akarmşunları ifade ediyordu: “Doğu Akdeniz doğalgazının Yunanistan ve oradan Avrupa’ya götürülmemihtimalinin zor olduğu söyleniyor. Kıbrıs üzerinden Türkiye’ye gelmesi, buradan Avrupa’ya
gönderilmesi ihtimali var, öne çıkıyor. Doğu Akdeniz’deki gaz, Türkiye’yi çok daha önemli hale getiriyor. 2-3 trilyon dolarlık bir rezervden bahsediliyor. (…) Tabii böyle bir yatırıma niyetlendikleri zaman, maliyeti ne olursa olsun deniz altından bir hatla doğrudan Yunanistan üzerinden taşımayı da tercih edebilirler. Mesela İsrail, bizim üzerimizden düşünüyordu ilk görüştüğümüz zamanlarda: Türkiye üzerinden Avrupa’ya açılmak… Orada Amerika’nın, Fransa’nın, İsrail’in tavırlarının yanı sıra tabii ki maliyet de belirleyici olacaktır. Berat Bey’den de
dinleyelim.” Berat Bey’in söylediklerine geçmeden, Hulisi Akar’ın bir cümlesini yeniden okuyalım: “Mesela
İsrail, bizim üzerimizden düşünüyordu ilk görüştüğümüz zamanlarda…”
Peki ya şimdi?
Şimdi İsrail’in aynı görüşte olduğunu söylemek çok zordur. Kıbrıs Sorununda momentumu yakalama becerisini gösteremeyen Türkiye, tıpkı 2002-2003 arasında Annan Planını kabul etmeyip atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra 2004’ün Nisanı’nda plana “evet” dediği gibi, şimdi de Kıbrıs Rum tarafı ile İsrail’in doğal gaz konusunda Türkiye’ye olumlu baktıkları dönemde fırsatı değerlendiremedi. Maalesef koşullar değişti, değişiyor… Nitekim Berat Bey’in söylediklerinden de doğal gaz konusunda Türkiye’nin kaygılı olduğu belli oluyor: “Orada hem Mısır’ın yeni gaz
keşifleri oldu, hem İsrail’in gazı… Orada pazar, Türkiye üzerinden Avrupa… Tabii, Türkiye de pazar… Deniz altından yaparlar (Yunanistan üstünden kast ediyor NK) ama Türkiye’ye yapılacak olan altyapı yatırım maliyetinin neredeyse en az 4-5 katı maliyet olur. Geri dönüşü 40-50 yıl. Dolayısıyla fizibil değil. Zarar etme pahasına yaparlar mı? Halka açık hiçbir şirketin hissedarları buna olumlu bakmaz. Türkiye’nin bir şekilde devrede olması söz konusu… Ayrıca, bizim yeni sahalarla ilgili sondaj çalışmaları başlatma olayımız ciddi bir şekilde ses getirdi. Yani, Akdeniz’de bir-iki ay içerisinde kazılacak olan ilk kuyu sonra ikinci kuyu, dolayısıyla Türkiye bölgede gaz- petrol bulamamış tek ülke olarak, bölgede en çok tüketen en büyük ülke olarak, böyle bir durum olursa, onlarda böyle bir kaygı var.”
Berat Albayrak’ın sorduğu kritik soru, yani “zarar etme pahasına” boru hattını Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaştırırlar mı sorusu, yanıtını bulmuşa benziyor. Evet, olayı sadece ekonomik gözlüklerle görmeyen İsrail’in jeo-politik eğiliminin bu yönde olduğu anlaşılıyor. Nikos Anastasiadis’in de benzer bir yaklaşım içinde olduğu söylenebilir.
Bunun Kıbrıs barışı açısından büyük bir talihsizlik olduğunu belirtmeliyim. Anastasiadis İsrail’in peşinden giderse, ki öyle yaptığı anlaşılıyor, ülkeyi yeni gerilimler kadar, kalıcı bölünmeye de sürükleyebilir. Bunun önüne geçmek şarttır. Bu noktada hem Kıbrıslı Rum barış severlere hem de Kıbrıslı Türklere büyük görevler düşüyor. Ayrıca, Türk tarafının çözüm konusunda yaratıcı esneklik sergileyip dünya kamuoyunun desteğini kazanması fevkalade önemlidir. Örneğin Sayın Jane Holle Lute’un raporunda Türk tarafının tutumuna dair olumlu şeyler yazması büyük önem taşıyor. Aksi halde, Anastasiadis’i girdiği yoldan döndürmek zor olacaktır. Türkiye’nin genel çıkarları -özel olarak da enerji bağlamında kazanımları- ile Kıbrıslı Türklerin çıkarları kararlı adımlarla ve esneklik göstererek çözüme yönelmeyi gerektiriyor. Toplumların geleceği açısından çözümün ve barışın önemini kavrayan Kıbrıslı Rumlar da mutlaka hareketlenmelidir.
Anastasiadis’in İsrail’e güvenerek yapacağı yanlış bir jeo-politik hesap Kıbrıs’a çok pahalıya mal
olabilir…
Kaynak: Doğal Gaz ve Kıbrıs Barışı: Yarın Çok Geç Olabilir! – Niyazi Kızılyürek