Seçim Kampanyasından Bazı Notlar

Seçim Kampanyasından Bazı Notlar

Avrupa Parlamentosuna aday olmamın üstünden üç buçuk ay geçti. Bu süre zarfında Karpaz’dan Baf’a, Girne’den Limasol’a kadar bütün adayı gezdim. Farklı bölgelerden şehirlerde ve köylerde insanlarla bir araya geldim ve pek çok konuda sohbet etme fırsatını buldum.

Önce AKEL tabanından başlayayım.

AKEL’in Kıbrıslı Türk bir adayı bünyesine almasından AKEL tabanının büyük bir memnuniyet duyduğunu gördüm. Nereye gittiysem sıradan parti üyeleri tarafından yüzlerinde gülümsemeyle karşılandım. Bir kaç kelime Türkçe bilenler “hoş geldin” diyerek bana el uzatırken, gözlerinde sevinç vardı. Sanki partilerinin böyle bir adım atmasını yıllardan beri bekliyorlardı.

Özellikle Limasol ve Baf gibi iki toplumun yoğun olarak bir arada yaşadığı bölgelerde yaşı müsait olan herkesin geçmişe dair bir şeyler anlatma arzusu, bastırılmış bir belleğin geri dönüşünü simgeler gibiydi. Adeta başka bir hatırlama kültürüyle karşılaştım.

Anlatılanlar geçmişe dönük romantik bir güzelleme değildi. Yüzleşmeyi de içeren bir geçmişe yolculuktan söz ediyorum. Kıbrıslı Türklere yapılan haksızlıklar, şiddet olayları ve milliyetçi kesimlerin karşılıklı saldırgan tutumları açık açık konuşuluyordu.

“BABAMI TÜRKLER VURDU AMA RUMLAR ÖLDÜRDÜ”

Anlatılan hikayeler arasında son derece çarpıcı olanlar da var. Örneğin Baf’ta bir Kıbrıslı Rum, babasını “Türklerin öldürdüğünü” söyledi ama bu cinayetten “fanatik Rumların sorumlu olduğunu” iddia ederek şu hikayeyi anlattı:

“Baf’ın bir köyünde Kıbrıslı Türklerin düğünü vardı. Fanatik bir Rum, düğünü basarak insanlara rast gele ateş açtı. Açılan ateş sonucunda galiba damat öldü. Katil olay yerinden süratle ayrıldı ama Kıbrıslı Türkler intikam hırsıyla yanıp tutuşuyordu. O günlerde aynı köyde yaşayan hamile bir Kıbrıslı Rum kadınının hastaneye yetiştirilmesi gerekiyordu. Rum bir taksici köye gitmeye hazırlanırken, babam ona ‘sen gitme, ben gideyim, Türklerle benim aram iyidir, bana bir şey yapmazlar’ dedi ve arabasıyla köye gitti. Ne var ki, öfkeli Kıbrıslı Türkler intikam almak için arabaya ateş açtılar ve babamı öldürdüler. Ben bu cinayetten fanatik Rumları sorumlu tutuyorum ve oyumu sana vereceğim.”

Sıradan Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türklerden dinlediğim çok hikaye var. Hepsini burada anlatmam mümkün değil. Fakat genel olarak dikkatimi çeken bir olguyu paylaşayım. Sıradan insanlar arasında düşmanlık duygusu yoktur. Bunca yıllık etnik çatışma, savaş ve göçe rağmen, toplumların alt kesimlerinde hınç ve intikam duygularına rastlamıyoruz. Bu, başka çatışma bölgeleriyle karşılaştırdığımızda Kıbrıs’ın daha iyi durumda olduğunu gösteriyor. Zaten Kıbrıs’ta şiddet olayları ağırlıkla elitlerin yukarıdan yönlendirmesiyle yaşandı, aşağıdan değil. Bunu hakikat, uzlaşma ve barış politikaları açısından olumlu bir sermaye sayabiliriz.

Fakat orta sınıflara doğru ilerledikçe, özellikle de okur-yazar kesimi arasında durumun daha farklı olduğunu görürüz. Bu çevrelerde “bir Türk’ü aday göstermeye ne gerek vardı” hayıflanmasından tutun da, “AKEL utanmadan bir Türk’ü AP’ye gönderiyor” türünden çirkin söylemlere rastlıyoruz. Buna benzer bir yaklaşımı tersten ama aynı mantıkla adanın kuzeyindeki okur-yazar takımında da görüyoruz. Örneğin “Rumların oyununa geldiğimi” söyleyen zevat, buna iyi bir örnektir.

Kısacası, orta sınıflar milliyetçiliğin veya popülizmin batağındadır.

Medya ve siyasi elitlere geldiğimiz zaman durum hepten vahimleşir. Güneyde de kuzeyde de ağız birliği yapmışçasına, benim AP seçimlerine aday olmama karşı çıkan kesimler, bir nakarat halinde  ezberlerini tekrarlıyorlar. Statükoyu pek seviyorlar ve değişmesini istemiyorlar. Kimi adaylığımdan Kıbrıslı Rumların, kimi de Kıbrıslı Türklerin zarar göreceğini ileri sürüyor.

DERİN PASLAŞMALAR

Bir de karşılıklı olarak paslaşanlar vardır. Kıbrıs Rum milliyetçilerinin ürettiği fake-news (yalan haber), kuzeyde bazı çevreler tarafından dolaşıma sokuluyor ve asılsız ithamlarda bulunuyorlar. Örneğin benim kuzeyde farklı, güneyde farklı konuştuğum yalanını yayıyorlar.

Kuzeyden güneye de pas atanlar vardır. Birileri Kıbrıslı Rumlara ısrarla benim “Türkiye’nin çıkarlarına hizmet ettiğimi” söyleyip duruyor…

Bu asılsız iddialar elbette maksatlıdır ve ülkemizdeki okur-yazarların “medeniyet” seviyesini gösteriyor.

Hırçın, saldırgan ve saplantılı okur-yazarlardan farklı olarak, toplumların alt tabakalarındaki insanlar dingin ve sevecendirler.

Ve eğer bu ülke bir gün huzura erecekse, bunu, bu insanları ortaklaştıran siyasetler başaracaktır…

Kaynak: Seçim Kampanyasından Bazı Notlar – Niyazi Kızılyürek