Nikos Anastasiadis Nerede Yanlış Yapıyor?
Nikos Anastasiadis bir süreden beri neredeyse her açıklamasında federal devletin işlerliğini ön plana çıkarmaktadır. BM’nin karar alma süreçlerine iki toplumun da etkin katılımını öngören kararlarını görmezlikten gelen veya kendince yorumlayan Anastasiadis, bakanlar kurulunda ve diğer federal kurumlarda en az bir Kıbrıslı Türk’ün olumlu oyunun aranmasını devletin işlerliği önünde engel olarak görüyor.
Mustafa Akıncı ise bunun iki toplumun siyasal eşitliğinin doğal sonucu olduğunu söylüyor.
Nikos Anastasiadis, Mustafa Akıncı’nın savunduğu federal devlet biçiminin dünyada örneği olmadığını ileri sürüyor ve “bana bir federal devlet gösterin ki, kurumlarında bütün oluşturucu birimlerin en az bir olumlu oyu şart olsun” diyor.
Belli ki Anastasiadis genel olarak federalizmi, özel olarak da Kıbrıs Federasyonunun kendine özgü bazı özelliklerini ya idrak edememiştir ya da kabullenemiyordur.
Öncelikle genel olarak federasyonlardan başlayalım. Federal devletlerde iki ayrı yönetim alanı vardır: Federal yönetim ve federe yönetimler (bu ikincisine oluşturucu devletler de diyebiliriz). Federal ve federe yönetimlere hangi yetkilerin verileceği federal anayasada belirtilir. Bazen öncelikle federe yönetimin yetkileri belirlenir ve kalan yetkiler federal yönetime devredilir, bazen de tam tersi bir yol izlenir. Yani, federal yönetimin yetkileri belirlenir ve artık yetkiler federe yönetimlere verilir. Bazen de ortak yetki alanları belirlenir.
Federasyonların temel özelliklerinden biri, federe yönetimlerin birbirleriyle eşit statüde olmaları ve birinin diğerinden daha üstün olmamasıdır. Eşit statüdeki federe yönetimler aynı zamanda federal yönetimle de eşit statüye sahiptirler. Yani, federal yönetim federe yönetimin yetki alanlarına müdahale edemez!
Buraya kadar tamam! Bir sorun yok gibi görünüyor. Anastasiadis, federal yönetime bırakılacak yetkilerin sayısını azaltmak istiyor ki, zaten bütün federasyonlarda önceden anlaşılan yetki dağılımı zaman içinde değişebilir.
Fakat federasyonların iktidarın iki ayrı yönetim alanına bölünmesinin dışında bir temel özelliği daha vardır ki, sorun tam da burada baş gösteriyor: federe birimlerin (oluşturucu devletlerin) federal yönetimin karar alma süreçlerine katılımı.
Bu prensip federasyonların olmazsa olmazıdır, hatta iktidarın bölünmesinden bile daha önemlidir. Çünkü iktidarın bölünmesine feodal düzenlerde ve özerklik uygulayan üniter devletlerde de rastlıyoruz. Modern federal devletlerde esas farklı olan şey, iktidarın federe ve federal yönetimler arasında bölünmesine ek olarak, federe birimlerin federal yönetime katılımıdır.
Aşağıda bu konuyu ele almaya çalışalım.
Öncelikle Yasama ve Yargı organlarına katılım konusuna bakalım. Bütün federasyonlarda olduğu gibi, Kıbrıs Federasyonunda da federal parlamentonun iki meclisli olacak. Biri nüfus oranlarına göre oluşup halkın bütününü temsil edecek, diğeri ise federe birimlerin eşit sayıda katılımıyla oluşturulacak. Bir mecliste çıkarılan yasa diğer mecliste de onaylanmadan yürürlüğü giremez. Burada “eşit olmayan birimlerin eşit temsili kuralı” geçerlidir ve nüfus olarak çoğunluk olan etnik grubun tahakkümüne set çektiği için de özellikle küçük federe birimler açısından yaşamsal öneme sahiptir.
Bu konularda bugüne kadar zorluk olmadığı anlaşılıyor. Yargı ve Yasama organlarına Kıbrıs Türk oluşturucu devletinin (federe devletin) katılımı kabul ediliyor.
Demokrasilerde yasama organının çok önemli olduğunun altını çizelim. Çünkü hükümetler, yani yürütme, çıkarılan yasaları uygulamakla mükelleftir. Hatta bazı federasyonlarda yasama yürütmeyi doğrudan etkiliyor. Örneğin Amerikan Senatosu dış ilişkiler konusunda alınan kararlara ve üst düzey kamu görevlilerinin atanmasına onay verme yetkisine sahip olduğu için yürütmenin bir kolu gibi çalışır.
Ne var ki federasyonlarda oluşturucu birimlerin sadece yasama ve yargı organlarına katılımı ile yetinemeyiz. Şu bir gerçektir ki, hükümetler zaman zaman yasama organını gölgede bırakıyor. Bu yüzden federe birimlerin sadece yasama ve yargı organına değil, yürütmeye de katılımı elzemdir.
Karşı karşıya kaldığımız asıl sorun da buradadır. Yani, Kıbrıs Türk oluşturucu devletinin (federe birimin) yürütme organı ve diğer federal kurumlara nasıl katılacağı meselesi.
Federasyonlarda federe yönetimlerin federal yönetime nasıl katılacağı konusunda genel bir kural yoktur. Farklı uygulamalar söz konusudur. Fakat federe yönetimlerin federal yönetimde temsil edilmesi genel olarak kabul edilen bir kuraldır. Hatta bazı ülkelerde anayasal bir hükümdür. Nasıl ki federe birimlerin ayrı ayrı onayı olmadan anayasa değiştirilemezse, federal yönetim de oluşturucu birimlerin katılımı olmadan salt çoğunlukla karar alamaz. Böyle bir uygulama bizi üniter devlete götürür.
Burada soru(n), oluşturucu devletlerin federal yürütmede temsil edilip edilmedikleri değil, hangi oranda ve ne gibi mekanizmalarla temsil edildikleridir. ABD veya Meksika gibi tek-uluslu ve kalabalık birimden oluşan federasyonlarda durum Bosna-Hersek ve Belçika gibi çok-etnikli küçük federasyonlardan farklıdır. Çok-etnikli küçük federasyonlarda yürütme organlarında eşit temsilden orantılı temsile kadar farklı uygulamalar görüyoruz.
Çok-etnikli küçük federasyonlar kategorisine giren Kıbrıs’ı bu kategorideki diğer ülkelerden ayıran kendine has bir özelliği vardır ki, bunu dikkate almadan Kıbrıs Federasyonunu doğru yorumlayamayız.
Kıbrıs’ta kurulacak federasyon sadece iki birimden oluşacaktır ve her birim ağırlıkla bir etnik grup tarafından yönetilecektir. Bu ister istemez durumu karmaşıklaştırıyor. Örneğin dağılmadan önce Çekoslovakya böyle bir federasyondu. Bangladeş’in ayrılmasından önce Pakistan da iki birimli federasyondu. Federasyonu oluşturan birimlerden biri tek başına karar alabiliyorsa, bu yapı federasyon değil üniter devlet olur. Federasyondan söz edebilmemiz için iki birimin iradesinin yürütmede de kaynaştırılması gerekiyor. Bu ilk bakışta anayasa hukuku bakımından “konfederal” bir özellik olarak görülebilir. Fakat uluslararası ilişkiler bakımından devletin tekliği söz konu olduğu için federasyondur. Ayrıca şu da bir gerçektir ki, iki birimli bir federasyonun bir birimin diğeri üzerinde tahakküm kurmadan işlemesinin başka yolu yoktur.
Evet, etnik bölünmenin derin olduğu toplumlarda bu model işlerlik bakımından bazı sıkıntılar yaratabilir. Bunun için tıkanıklıkları giderici mekanizmalar düşünülebilir. Örneğin Amerika ve Kanada’da olduğu gibi, oluşturucu birimler sürekli olarak istişare edip ortak politikalar saptayıp bu politikaları federal yürütmeye yansıtabilirler veya başkanlık konseyi modeli uygulanır ve bakanlar dönüşümlü olarak devlet başkanlığını üstlenebilirler.
Gelgelelim sorunun kalıcı biçimde aşılması ancak federal yurttaşların oluşması ve siyasi partilerle elitlerin federalleşmesiyle mümkündür. Federal bir devlette yurttaşların federal düşünce yapısına, karar vericilerin de federal bir ruha sahip olmaları istikrar ve kalıcılık bakımından son derece önemlidir. Örneğin etnik kökene göre ayırımcılık yapılmaması gerekiyor.
Kıbrıs böyle bir noktaya ancak gelecekte varabilir. Şimdi yapılması gereken, büyük toplumun küçük toplum üzerinde tahakküm kurmasını engelleyecek, irade kaynaştırması yoluyla iki birimli federasyonu hayata geçirmektir. Federal devlet bir kez oluştuktan sonra federal yurttaşların oluşturulması için çareler üretmek gerekecektir ki, bu geleceğin sorunudur.
Yukarıda belirttiklerimizden çıkan sonuç, Nikos Anastasiadis’in dünyada federal örnek aramak veya başka federal devletlere benzemek yerine kendi ülkesini daha iyi anlamaya çalışmasıdır.
Kaynak: Nikos Anastasiadis Nerede Yanlış Yapıyor? – Niyazi Kızılyürek