“Nihayi Çözüm” Vahşeti Üstüne
Yahudilere karşı düşmanlık ve nefret çok eskilere dayanır. İsa’nın çarmıha gerilmesine kadar geri gider.
Fakat modern dönemde ortaya çıkan antisemitimiz, din eksenli geleneksel Yahudi düşmanlığından daha farklıdır. 19. yüzyılda rastladığımız modern antisemitizm, milliyetçilik akımının ve milli devletlerin doğuşu ile kapitalist ekonominin yükselişine paralel olarak gelişti. Yahudileri bir yandan “milli cemaat” içinde “yabancı uzuv”, diğer yandan da kapitalist sistem içinde “kan emici” olarak gören ırkçı bakış açısıyla hemen hemen bütün ülkelerde Yahudi düşmanlığını ve nefretini körükledi. Yahudilerin sivil haklardan mahrum bırakılması için kampanyalar açıldı.
Almanya, 19.yüzyılın başlarından itibaren Yahudi düşmanlığının beşiği haline geldi. Alman milliyetçiliğinin gelişimine içkin olan Yahudi nefreti, Alman milliyetçiliğinin düşünce babaları tarafından sistematik olarak kışkırtıldı. Bütün sorunların altında Yahudiler aranmaya başlandı. Örneğin borsa çöktüğünde sorumluluk Yahudilere atıldı. Almanların milli birlik sağlamada gecikmeleri de Yahudilerden bilindi.
Sonunda Almanların Alman milletine “yabancı” ve “veba” olarak tanımlanan Yahudilerden mutlaka kurtulması gerektiği ileri sürülmeye başlandı ve tarihte ilk defa antisemitizm kavramı ortaya atıldı. Alman gazeteci Wilhelm Marr tarafında 1879 yılında kullanılan kavram, Yahudi karşıtlığına övgüler düzmek için kullanıldı.
Bu kavramı ortaya atanlar, gün gele Almanya’da birilerinin ortaya çıkıp Yahudileri topluca yok edeceğini düşünmüşler mi bilinmez. Fakat Nazilerin iktidara gelmesiyle Yahudilere karşı biriktirilen hınç Yahudileri topyekun yok etmeye dönük örgütlü bir soykırıma dönüştü.
Yahudilerin Naziler tarafından yok edilmesine Holocaust denir. Holocaust’un en önemli, en vahşi dönüm noktası ise 1942 yılıdır.
20 Ocak 1942 tarihinde Almanya’nın Berlin yakınlarındaki Wannsee gölü kenarında bir grup yüksek rütbeli Nazi subayı/polisi ve hükümet yetkilisi, tarihi Wannsee villasında bir araya gelirler.
“Çok gizli” olarak tanımlanan toplantıda Nazi yetkililerinin gündeminde Yahudilerin topluca yok edilmeleri (Endlösüng) var. Nitekim hazırlanan resmi tutanakta toplantıya “Yahudi Sorununun Nihai Çözümü” adı verilir.
“Nihai Çözüm” kavramı ile kast edilen Avrupa kıtasında yaşayan 11 Milyon Yahudiyi topluca haritadan silmektir.
Toplantıya katılanlar eğitimli Nazilerdir. Kiminin çocuğu vardır, kimi de sanatçı ruhludur. Aralarında keman çalanlar vardır. Ortalam yaş oranı otuz civarıdadır. Yani genç kimselerdir. Protokol sorumlusu ünlü Adolf Eichmann’dır… Hani, yıllar sonra İsrailliler tarafından Arjantin’den kaçırılarak Kudüs’te yargılanırken “benim hiçbir şeyden haberim yok, ben emir kuluyum” diyen Eichmann var ya, o işte!
Wannsee gölünde toplanan genç ve eğitimli Naziler, tıpkı Hitler gibi, Yahudileri pandemiye yol açan, mikrop saçan virüs olarak görüyorlardı. Hitler’in yolundan giderek Almanya’yı ve dünyayı “virsülerden, bakterilerden ve haşarattam arındırmak” istiyorlardı.
Hitler zaten kenidisini “siyasetin Robert Koch’u” olarak adlandırıyordu. (Robert Koch, Almanya’nın ünlü mikrobiyologlarıdan biriydi ve pandemi uzmanı olarak tanınıyordu.)
Wannsee konferansında, 11 Milyon Yahudinin yaşadığı ülkelerin listesi hazırlandı ve Yahudilerin trenlerle Batı Avrupa’dan doğuya doğru transfer edilmeleri kararlaştırıldı. “Geçiş Gettolarında” toplandıktan sonra, cinsiyete ve iş görebilirliğe göre ayrılacak olan Yahudiler, yol yapımı gibi ağır işyerde çalıştırılacaktı. Toplantı tutanağında, yol yapımında “Yahudilerin büyük bir kısmının doğal azalma sonucu eksileceği” belirtiliyordu ve dayanıklı oldukları için sağ kalacak olanların “gerekli muameleye tabi tutulmalarının şart olduğu” vurgulanıyordu. Aksi halde, sağ kalan Yahudilerin “mikrop hücreleri” olarak yeni “Yahudi oluşmları” oluşturacaklarından bahsediliyordu.
Toplantıda karma evliliklerden doğanların kaderi de ele alındı. Alman “ırkının arılığını” öngören ve “Alman kanı ve onurunu” korumak üzere hazırlanan Nürnberg yasalarına göre karma evliliklerden doğanlarda Yahudi tarafı baskınsa, onlar da Yahudi muamelesi göreceklerdi.
İnsanlık tarihinin en vahşi soykırımı olan Holocaust’un en barbar son sahnesinin hazırlandığı Wannsee konferansında büyük bir soğukkanlılıkla dile getirilen görüşleri sağlıklı bir insan havsalasının idrak etmesi mümkün değildir.
Örneğin Yahudilerin kurşunlarla öldürülmelerinin Alman askerlerinde travma yaratacağı, bu yüzden de gaz kullanılmasının en doğru yol olacağı dile getiriliyordu. Ya da faillerle kurbanların mümkün olduğunca birbirlerine karşı belli bir mesafede durmaları söyleniyordu ki bu nokta oldukça önemlidir.
Düşmanlık ve nefrettin beslenip korunmasında ötekinin yüzüne bakmamaya özen gösterilir. Çünkü birinin yüzüne bakmak size ve ona, insan olduğunuzu hatırlatır. Oysa soykırım uygulamak için karşınızdakileri insan olarak görmemek gerekir. Nitekim Naziler bu yüzden, nihai çözüme göz göze gelinmeyecek şekilde gaz odalarında ulaşılacaklardı…
27 Ocak Dünya Holocaust’u Hatırlama Gününde Avrupa Parlamentosu’nun konuğu, Auschwitz’ten sağ kurtulan ve Nazilere inat yüz yaşına varan Margot Friedländer, acı ve sevecenlikle, “İnsan Olun!” diyordu. Çünkü ona göre bu emsalsiz vahşeti yapan insanlar, “insanları insan olarak görmedikleri için bunu yaptılar…”