“Kendinden Hoşnut Küçük Beyler”
Korona günlerinde bazı siyasetçilerin sergilediği tutum ve davranışlar, günümüzün siyasetine ve siyasetçilerine dair pek çok şey anlatıyor. Trump’ın her şeyi bildiğini zanneden cahil halinden mi söz etmeli, yoksa Avrupa Birliği üyesi bir devleti yöneten Orban’ın diktatörlük hevesinden mi? Yoksa korona virüsünü “aşağı insanların” taşıdığını ileri süren ırkçılar güruhundan mı bahsetmeli?
Bu siyasetçiler post-hakikat dünyasında seçimle iktidara geldiler. Korkulara ve öfkelere hitap eden mitos söylemleriyle kitleleri manipüle etmeyi iyi biliyorlar. Fakat başarılı olmalarının sırlarından biri, kamusalın çöküşü ve bireyselleşme ile özel alana çekilmenin bir sonucu olarak yurttaşlar topluluğunun kalabalıklara dönüşmesidir. Açıkçası, cumhuriyetçi erdemle ortak iyi arayışlarının son bulması post-modern liberal dünyanın bir özelliğidir.
Korona sonrasında cumhuriyetçi erdemlere geri dönülecek mi, yurttaşlar özel alanlarından çıkıp ortak yarar arayışı içinde kamusala yeniden dahil olacaklar mı, bilemeyiz.
Eski-Yunandan beri biliyoruz ki, toplumsal yaşama aktif olarak katılmayan, Şehrin ortak yararı için politikayla ilgilenmeyen yurttaşlar idiotis, yani idiot (budala) olarak kalırlar ve ancak kuru kalabalık oluştururlar.
Cumhuriyetçi erdemlerden uzaklaşan kalabalıkların nasıl bir siyasi ortam yaratacağı ve ne tür siyasetçilerin önünü açacağını en iyi anlatanlardan biri de İspanyol düşünür Jose Ortega Y Gasset’dir.
Y Gasset, 1930 yılında kaleme aldığı “Kitlelerin Ayaklanması” adlı eserinde, 20.yüzyılın başlarında kitlelerle siyaset arasındaki bağlantıya ve demokrasiyi bekleyen veya “kitle insanına” dayalı demokrasinin yarattığı tehlikelere işaret eder.
Dünyanın kötüye gidişinin –ki kitap yayınlandıktan üç yıl sonra Hitler iktidara gelecektir, hem de seçimle- “kitle insanı” adını verdiği yeni insan tipinden ve ortaya çıkan “kendinden hoşnut küçük bey” tarzı politikacılardan kaynaklandığını ileri sürer.
Düşünüre göre, “kitle insanı” düşünmeyi bilmiyor, etik sorumluluk üstlenmiyor, bilgiyi küçümsüyor ve kendine dayatılan kavramları hiç sorgulamıyor.
Toplumların yönetimine talip olan kitle insanının “uygarlık ilkelerine karşı herhangi bir ilgisi yok. Oyalayıcı nesnelere, otomobillere ve benzeri birkaç şeye karşı ilgisi var. Ancak bu da uygarlıkla hiç mi hiç ilgisi olmadığını doğruluyor, çünkü o nesneler uygarlığın yalnızca ürünleridir.”
Jose Ortega Y Gasset, devamla, iktidara talip olan ya da üzerlerine iktidarların bina edildiği “kitle insanın” psikolojik yapısına dair şu gözlemlerde bulunur:
“Yaşamın kolay, bolluk içinde, trajik sınırlamalardan azade olduğu yolunda doğuştan gelme, kökten bir izlenim; dolayısıyla her vasat birey kendi yüreğinde bir hakimiyet ve zafer duygusu buluyor, bu da onu kendi kendini nasılsa öylece ortaya koymaya, kendi ahlaksal ve zihinsel varlığını uygun ve eksiksiz saymaya devam ediyor. Böyle kendinden hoşnut oluşu, onu kendi dışında kalan her kuruma kulaklarını tıkamaya, kendi görüşlerinden kuşku duymamaya, başkalarını hesaba katmamaya yöneltiyor.”
İspanyol düşünür, bu insan tipini tarihin “şımarık çocuğu” olarak adlandırır. Bu “şımarık çocuk” bir mirasyedi gibi davranır ve uygarlığın nimetlerini bir mirasyedi hovardalığıyla harcar.
Y Gasset, “kitle insanın” üzerine kurulan iktidarın ne gibi davranışlar sergileyeceğine dair ise son derece çarpıcı tespitler yapar:
“Kendini devlet sanıyor ve devleti kendi rahatını kaçıracak her türlü yaratıcı azınlığı ezmek üzere kullanmaya eğilimi giderek artmada. Bu eğilimin sonucu çok kötü olacaktır. Toplumun doğaçlama davranışları devletin duruma el koymasıyla defalarca bastırılacaktır. Toplum devlet için, insan hükümetin düzeneği için yaşamak zorunda kalacaktır.”
Ortega Y Gasset’in bir asır önce betimlediği kalabalıklara dayalı “kitle politikası”, günümüzün popülist elitlerinde kendini açıkça belli ediyor. Trump’tan Boris Johnson’a, Orban’dan Putin’e kadar her yerde “her şeyi bilen”, kimseye danışma ihtiyacı duymayan “kendinden hoşnut küçük beylerle” karşılaşıyoruz. (Şükür ki, bizim buralarda öyleleri yoktur, değil mi!?) Popülist elitlerle demagogların kitleleri mitlerle, günah keçileriyle yönlendirmeye çalıştıklarını görüyoruz.
Nitekim 2017 yılında “Öfke Çağı” adlı önemli bir esere imza atan Pankaj Mishra, İspanyol düşünürün kitabına gönderme yapıyor ve Y Gasset’in yüzyıl önce saptadığı, bilginin yerini alan “uçuk ve fahiş siyasetin” günümüzde daha da yaygın hale geldiğini ileri sürüyor.
Mishra, “İspanyol filozofun korktuğu, hiçbir şey bilmeyip her şeyi bildiğini zanneden mitlere dayalı siyaset şimdilerde pek çok ülkenin kaderi olmuştur” der.