‘Federal Çözüme Kaldırmayacağı Yükler Yüklemeyelim’
Kıbrıs Sorunu bir bakıma toplumların tarihsel olarak şekillenmiş korku ve hassasiyetlerinin toplamından oluşuyor. Kıbrıslı Türklerin yakın tarihte en büyük korkusu Kıbrıslı Rumların tahakkümü altına girmek olmuştur.
Bu korku, Kıbrıs Türk toplumunu somut bir tehlike olan Enosise karşı tepki göstermeye itmiştir. Kıbrıslı Türkler, benzer bir biçimde, adada Kıbrıslı Rumların egemen olduğu bir devlet çatısı altında azınlık konumuna indirgenmeye de itiraz etmişlerdir ve özellikle 1960’lı yıllarda bu tehlikeyle baş etmeye çalışmışlardır.
Günümüzün koşullarında ne somut bir tehlike olarak Enosis, ne de Kıbrıslı Türklerin azınlık konumuna indirgenmesi söz konusudur.
Hem Kıbrıs Rum toplumunda hem de dünya kamuoyunda Kıbrıslı Türklerin kurulacak olan federal devlette siyasi eşit toplum olarak egemenliğe ve yönetime ortak olacakları kabul görmüştür ve müzakereler de bu temelde yapılmaktadır.
Böyle olduğu halde, Kıbrıs Türk toplumunda federal devlete dayalı çözüm fikrine karşı büyük bir temkin ve ihtiyatla yaklaşıldığı görülüyor.
Bu heyecansız ve aşırı “titiz” yaklaşımın kaynağında kanımca korku değil kaygı vardır. Korku, somut ve tanımlanabilir bir durum karşısında kapıldığımız bir duygu halidir. Örneğin “karanlıktan korkarım” veya “yılandan korkarım” diyoruz.
Yani korku, ayırt edilebilen ve somut kelimelerle ifade edilen bir durumdan kaynaklanıyor. Oysa kaygının somut bir nesnesi yoktur, nesnesi belirsiz bir korkma halidir. Neye karşı kaygı duyduğumuzu tam olarak bilemiyoruz. Burada bir belirsizlik söz konusudur ve bu yüzden de kaygı korkudan daha tedirgin edici bir duygudur.
Kıbrıs Rum toplumunun eskiden olduğu gibi Kıbrıs Türk toplumuna korku salan Enosis veya tahakküm politikalarına yönelmesinin koşulları kalmadığı halde Kıbrıs Türk toplumunun Kıbrıs ülkesinde federal bir devletin kurulmasına kaygıyla yaklaşması “zayıf özne” olmasından kaynaklanmaktadır.
Kıbrıs’ın modernleşme sürecinde iki toplum arasında yaşanan eşitsiz gelişim sonucu hayatın hiç bir alanında rekabet edemeyen ve özgüvenden yoksun olan Kıbrıs Türk toplumu federal Kıbrıs’ta kendini koruyacak önlemler talep ediyor.
“Zayıf öznenin” bu talepleri liberal demokrasinin sınırlarını zorlayan cinstendir.
Kendini güvende hissetmek için veya kaygısıyla baş etme adına gündeme taşıdığı koruyucu ve sınırlandırıcı önlemler “güçlü özne” açısından sorun olarak görülüyor. Fakat Kıbrıslı Türklerin Kıbrıslı Rumlar karşısında demografik ve ekonomik güvensizlik yaşadıkları bir vakıadır ve bu duygular eşitsiz gelişim sonucu geri kalan etnik grubun kaygılarına işaret ediyor.
Federal devletin istikrarlı olabilmesi için oluşacak yeni düzende bu kaygı ve endişelere çare üretmek şarttır. Bu da Kıbrıs’ta federalizmin geçici bir süre için de olsa “Asimetrik Federalizm” olmasını gerekli kılıyor.
Yani, “zayıf öznenin” güçlenmesi için geçici bir süre için “güçlü özneye” bazı sınırlamalar getiren bir takım özel önlemler alınabilir. Federasyonun istikrarı ve cemaatlerin kaynaşması için bu son derece önemlidir. Kıbrıslı Rumlar bunu bir yük olarak görmemelidirler.
Örneğin 1960’ta bağımsız Kıbrıs devleti kurulduğunda Kıbrıslı Rumlar Kıbrıslı Türklere tanınan hakları “aşırı” bulup itiraz etmeselerdi, Kıbrıs bugün belki de kaynaşmış toplumların ülkesi olacaktı.
Kısacası, Kıbrıs Türk tarafının kaygılarıyla baş edebilmek için bazı koruyucu önlemler talep etmesini zor olsa da Kıbrıs Rum toplumu anlayışla karşılamalıdır.
Fakat şurası unutulmamalıdır ki, ülke içinde “güçlü özne” olan Kıbrıslı Rumların da korkuları vardır. Kıbrıs Sorununun çözümünü zorlaştıran unsurlardan biri, iki toplum arasındaki “Güç-Dengesizliği” ise, diğeri de Kıbrıslı Rumların Türkiye karşısında güçsüz olmaları ve korku ve güvensizlik yaşamalarıdır.
Müzakere masasında Kıbrıslı Türklerin kaygılarına çare ararken, Kıbrıslı Rumların korkularına da çare üretmek gerekmektedir.
Bu noktada sıkıntı ve zorluklar çoğalıyor. Hem Kıbrıs Türk tarafının kaygılarını giderecek özel önlemlere yer veren, hem de Kıbrıslı Rumların korkuları hesaba katılmadan Türkiye’nin jeo-politik çıkarlarına ağırlık veren bir çözüm formülü bulmak mümkün değildir. Federal çözüm modeli bu kadar yükü kaldıramaz.
Müzakerelerin yoğunlaşacağı önümüzdeki süreçte bunu bilerek davranmakta yarar vardır…
Kaynak: ‘Federal Çözüme Kaldırmayacağı Yükler Yüklemeyelim’ – Niyazi Kızılyürek