Vasiliou, “Krizin Çaresi Çözümdür” Diyor Ama…
Kıbrıs Sorununun çözümüne olan inancı ve iyimser karakteri ile tanınan pragmatist siyaset adamı Yorgos Vasiliou 8 Eylül 2013 tarihli Filelefteros gazetesine yazdığı bir yazıda Kıbrıs Rum toplumunun yaşadığı derin ekonomik krizden çıkış yolunun Kıbrıs Sorununun ivedi çözümünden geçtiğini ileri sürdü. Günümüzde yaşanan krizin 1974 Felaketinden çok daha farklı olduğunu vurgulayan Vasiliou, 1974’te Kıbrıslı Rumların “Türk işgalinin mağduru olduklarını”, bu yüzden de uluslararası topluluğun desteğini sağladıklarını ama günümüzde yaşanan felaketin sorumlusu olarak Kıbrıslı Rumların görüldüğünü iddia etti. Vasiliou, Eurogroup’un iki büyük bankanın mevduatlarının tıraş edilmesine dair aldığı kararla Kıbrıs’ın uluslararası şirketlere hizmet sunan bir merkez olmaktan çıktığını ve büyük bir çöküntü içine sürüklendiğini belirtiyor. “En kötüsü, yıllardan beri oluşturduğumuz Kıbrıs’ın istikrar ve refah ülkesi olduğu imajı 24 saat içinde yerle bir oldu” diyor. Vasiliou, Kıbrıs Rum toplumunun ne pahasına olursa olsun Euro-Bölgesinde kalması gerektiğini ve bunun için Troyka ile imzalan borç anlaşmasının gereklerinin yerine getirilmesinin şart olduğunu ileri sürüyor. Mevcut şartlarda Kıbrıs Rum ekonomisinin iyileşmesinin çok zaman alacağını belirten Vasiliou, krizden çıkmanın en kestirme, en hızlı yolunun Kıbrıs Sorununu çözmek olduğunu vurguluyor. Statükonun giderek kalıcılaştığını, pek çok insanın çözüm umudunu yitirdiğini, Kuzey’de mallarını satan Kıbrıslı Rumların sayısının tehlikeli biçimde arttığını vurgulayan Vasiliou, önümüzdeki ay başlayacak olan müzakere sürecinin erken zamanda sonuç alıcı olması gerektiğini, çünkü Kıbrıslı Rumların “zaman-lüksü” olmadığının altını çiziyor. Vasiliou, iki bölgeli, iki toplumlu federal devlet fikrinin hayata geçirilmesiyle elde edilecek kazanımları şöyle sıralıyor: “Çözüm, koşulları tamamen değiştirecektir. Her şeyden önce, Kıbrıs yitirdiği inanılırlığını yeniden kazanacak. Doğu Akdeniz’in gaz ihracatının merkezi olacak ve büyük yatırım olanakları doğacak.” Vasilou’nun iddiaları yabana atılacak cinsten değil. Bunlara benzer çözüm argümanları, hatta daha fazlası, sürekli bir açmaz içinde yaşayan Kıbrıs Türkler için de dile getirilebilir. Statükonun kalıcılaşması, yani çözümsüzlük, Kıbrıslı Türklere statü kazandırmıyor. ‘Statüsüz-Toplum’ olmayı sürdüren Kıbrıslı Türkler ekonomik, kültürel ve siyasi kalkınmalarına kendi başlarına karar verebilecek bir yapı, konum ve imkânlara sahip değillerdir. Bu yüzden çözümsüzlüğün devamı Türkiye’nin adanın yarısında ağırlığını arttırsa da, Kıbrıslı Türklerin siyasi bir toplum olarak varlığını garanti etmiyor ve topluma gelişime ve kalkınma imkânları sunmuyor. Kısacası, Vasiliou’nun Kıbrıslı Rumların çözüme olan ihtiyacını anlatmak için ileri sürdüğü argümanları Kıbrıslı Türkler için beşle çarpabiliriz. Ne var ki, her iki toplum için öne sürdüğümüz çözüm yönündeki argümanlar kadar geçerli olan bir argüman daha vardır: Karl Marks’ın saptamasıyla formüle edecek olursak, hakikatin düşünceye yaklaşması yetmiyor, düşüncenin de hakikate yaklaşması gerekiyor. Yani, nesnel gerçekliğin düşünceye yönelmesi kadar, düşüncenin de nesnel gerçekliğe yönelmesi gerekiyor. Kısacası, çözümün nimetlerini istediğimiz kadar anlatalım -gerçekten de durmadan anlatmamız gerek-, zihinlerde çözüm heyecanı ve kıpırtısı olmadan oraya varmamız imkânsızdır. Ve maalesef toplumlara hükmeden elitlerin zihniyet kalıpları çözüm ve barış şiarının ya tam karşısında ya da çok uzağında seyrediyor. Böyle bir ortamda hiç bir kaptan bizi “o limana çıkaramaz…”
Kaynak: Vasiliou, “Krizin Çaresi Çözümdür” Diyor Ama… – Niyazi Kızılyürek