Umutsuz Zamanlarda Umudu Yeşertmek!
Umutsuz zamanlarda yaşadığımız bir vakıadır. Dünyada ve Kıbrıs’ta olup bitenler geleceğe dair umutlarımızı yok ediyor. Her yerde karamsarlık hüküm sürüyor. Hiç kimse, yarınların daha iyi olabileceğine inanmıyor. Popüler filozoflardan Zizek, bu kötümser zamanlarda yapılacak en iyi şeyin, “kalın kitaplar okumak ve kalın kitaplar yazmak olduğunu” söylüyor.
Zizek gibi aktivist bir filozofun bu sözleri, umutsuzluğun hangi boyutlara ulaştığını gösteriyor.
Fakat kalın kitaplara sığınmayı reddeden ve kötümser zamanlarda umut arayışına çıkan filozoflar da var. Bunlardan biri, Frankfurt Okulu’nun son temsilcisi sayılan Alman düşünür Axel Honneth’tir.
Honneth, 2017 yılında yayınladığı bir makalesinde insanlığa “umut yolları” göstermeye çalışıyor. “Umutsuz Zamanlarda Umut” başlığını verdiği makalesinde, iki önemli filozofun, Ernst Bloch ile İmmanuel Kant’ın, yolundan giden Honneth, karamsarlıktan kurtulmak için “hatırlamanın” önemine vurgu yapıyor.
Bu bağlamda “hatırlamak” eskiye dönük bir arkeoloji çalışması değildir. Daha çok, geçmişi, günümüzde iyimser bilincin şekillenmesinde etkili olabilecek bir şekilde ele almaktır. Örneğin Ernest Bloch, bizi 16. Yüzyıldan sonra “İnsan Onuru” konusunda yaşanan ilerlemeleri hatırlamaya davet ediyordu. Bu hatırlama eksersizi, sadece insanlığın nereden nereye geldiğine dair bir fikrimiz olsun diye değil, geleceği değiştirebileceğimizin bilincine varmamız içindi de…
Hatırlama ile Umudu birbirine eklemleyen diğer bir düşünür, İmmanuel Kant’tır. Kendi döneminde yaşadığı karamsarlıktan yola çıkan Kant, geçmişte başarılan toplumsal ilerlemelere gönderme yapmayı önemser ve o başarılardan yola çıkarak geleceğe umutla bakabileceğimizin altını çizer.
Fakat Kant, geçmişin sadece başarılarla dolu olduğuna veya insanlığın sürekli olarak ileriye doğru adımlar attığına inanmaz. O, gerilemelerin farkındadır. Örneğin, güçlülerin savaş tutkusunun halkları perişan ettiğini bilir. Bu yüzden insanları umut yeşertmek için geçmişi hatırlamaya davet ederken, son derece dikkatlidir. Çünkü geçmişte geleceğe örnek gösterebileceğimiz ilerlemelerle dolu bir hazine yoktur. İnsanlık tarihi hem ilerleme hem de gerilemelerle doludur.
Kısacası, Kant, sırf geçmişi hatırlayarak iyimserlik ve umut üreteceğimizi zannedecek kadar saf değildir. Buna rağmen Hatırlama ve Umut arasında bir bağ kurmaktan geri durmuyor ve bunu yaparken de bizi geçmişi belli bir biçimde okumaya davet ediyor. İnsanlığın etik açıdan ilerlediğini inandırıcı bir şekilde ortaya koyacak ve umutlarımızın hayata geçirilebileceği konusunda motivasyon yaratacak bir okumadır bu. Bu okuma biçimi, ister istemez geçmişin başarıları üzerine kurulmuş bir kurgu olacaktır.
Kant umudu yeşertmek için sadece böylesi bir “tarih izine” başvurmakla yetinmemizi salık vermiyor, aynı zamanda eyleme geçirici motivasyonu da cesaretlendirmek gerektiğini ileri sürüyor. Geçmişin başarılarını ileriye taşıyacak bir motivasyon…
İçinden geçtiğimiz dönem, gerileme dönemlerinin bütün özelliklerini taşıyor. Nitekim zamanımızın ruh hali üstüne yapılan uluslararası bir tartışmanın sonucunda derlenerek çeşitli dillerde yayınlanan kitaba “Büyük Gerileme” başlığı verildi.
Axel Honneth, Bloch’un ama özellikle de Kant’ın yolundan giderek yakın geçmişin siyasal başarılarını ortaya koymanın umutsuz zamanlarda umudu besleyecek metotlardan biri olduğunu ileri sürüyor ve insanlığın yakın geçmişte etik ilerleme yaratan başarıları arasında Uluslararası Adale Divanının kuruluşunu ve Çocuk Hakları Deklarasyonunu gösteriyor. Honneth, tarih felsefesinden türetilecek ve insanlığın etik ilerlemesine ışık tutacak bir tahayyülün günümüzde hüküm süren umutsuzluğa karşı çare olabileceğini düşünüyor.
Acaba Honneth’in önerdiği yoldan gidersek, ülkemizin yakın geçmişinden hatırlama yoluyla üreteceğimiz ve bizi geleceğe dair umutlandırıp harekete geçirebilecek etik ilerleme ve siyasal başarı örnekleri neler olabilir?
Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların hem ayrı ayrı hem de birlikte altına imza attıkları böylesi başarılar var mı?
Bu konuda kafa yormaya değer…
Kaynak: Umutsuz Zamanlarda Umudu Yeşertmek! – Niyazi Kızılyürek