Hayalet Köy Nasıl Kurtulur?
Yazım Maraş’la ilgili değildir. Orası zaten köy değil “hayalet şehirdir” ve Kıbrıslı Türklere ait değildir. Şimdilerde birileri orayı “canlandıracağını” söylüyor. Güzelim kenti mahvedenler oryayı canlandıramaz. Evkaf masalları anlatmayı bir kenara bırakıp şehri bir an önce sahiplerine iade etmeleri yapabilecekleri en hayırlı iş olur.
Ben “hayalet köy” Luricina’dan söz ediyorum. Kıbrıslı Türklere ait olan ve ölüme terk edilen köyden…
Kıbrıslı Türklere ait olmayan Maraş’ta boş hayaller peşinde koşanlar Luricina için neden bir şey yapmıyor?
Gözden çıkarıldığı için mi? Adayı bölen ayırım çizgisi çizilirken yanlışlıkla kuzeyde kaldığı için mi?
Luricina, belki tesadüfen kuzeye düşmüştür ama kuzeyde bulunun pek çok yerden daha Kıbrıslı Türk’tür. Nüfusu ve mülkiyet yapısıyla bu böyledir. Toprağı ganimet değildir. Öz ve öz Türk koçanıdır.
Gelgelelim, 1974’ten beri neredeyse “Tampon Bölge” muamelesi görmektedir.
Luricina maalesef 1974 Savaşının en trajik kurbanlarındandır. Halbuki savaş bittiği zaman Türk askerleri köye kadar ulaşmadıkları için köylüler çok üzülmüştü. Dört tarafı Kıbrıslı Rumlarla çevirili kalmıştı. Kıbrıslı Rumları uzaklaştırmak için Mücahitlerin yaptığı bir operasyonla yol açılmıştı ve köylüler bu sayede mutluluk içinde Türk askerleriyle kucaklaşmışlardı.
Fakat gün gele askerlerin bölgedeki varlığının onları adeta bir getto yaşamına mahkum edeceğini nereden bileceklerdi?
Üstelik, bu savaşın Kıbrıslı Türkleri gettolardan kurtarmak için yapıldığı söylenmiyor muydu?
Baf, Limasol ve Larnaka gettolarını boşaltıp oralarda yaşayan Kıbrıslı Türkleri adanın kuzeyine aktardılar ama kendi çabasıyla kuzeye bağlanmak isteyen Luricina’ya zerre kadar ilgi göstermiyorlar.
Savaşın bir plan çerçevesinde adayı ikiye bölmek için yapıldığını, Luricina’nın da kuzeyde kalacak topraklar içinde yer almadığını biliyoruz.
Ama oldu bir kere… Köylüler ne yapsın yani?
Diğer bölgelerde olduğu gibi Kıbrıslı Rumlara teslim olmadıkları için Luricina köylüleri kaderlerine mi yansınlar?
Uzun lafın kısası, orada ölen bir köy vardır. Ve oraya hayat öpücüğü lazımdır.
Luricina, doğal coğrafyasının emrettiği gibi, komşu Kıbrıs Rum köyleri ve köylüleri ile karşılıklı etkileşim içinde yaşarsa, yaşayabilir. Örneğin beş dakikalık yürüme mesafesinde bulunan Limya köylüleri, Luricina Panayırına gitmek için arabalarıyla bir buçuk saatlik yol kat etmek zorunda olmamalıdırlar. Dali, Bodamya ve Kiracıköy, Luricina’nın yanı başında bulunan köylerdir. Oralara açılacak geçit noktaları hem Luricinalıları hem de diğer köylüleri adanın bütününe bağlayacaktır.
Mevcut durumun ne kadar absürt olduğunu anlatmak için geçtiğimiz günlerde yaşadığımız bir olayı anlatayım.
Alman devlet televizyonu Deutsche Welle, Avrupa Parlamentosu seçimleri için bir belgesel hazırlamak üzere adaya geldi. Doğduğum köy olan Bodamya’ya gittik ve çekim yaptık. Sonra, Alman gazeteciler, 1964’te göç ederek yerleşmek zorunda kaldığımı Luricina köyünü de görmek istediler. Onları Bodamya’nın Gafkalla tepesine çıkardım ve karşıyı gösterdim. “İşte burası, yürüyerek yirmi dakikada gidebiliriz, araba ile beş dakika bile değil” dedim. Ve ardından da oraya o yoldan gidemeyeceğimizi, arabayla en az bir saat yol gittikten sonra oraya varabileceğimizi söyledim.
Gazetecilerin yüz ifadesini tarif etmeye gerek yoktur her halde. Bunu herkes tahmin edebilir.
Ve, bütün bunlar sınırları kaldıran AB’nin üyesi olan bir ülkede yaşanıyor…
Evet, Luricina’yı bir an önce nefes borularına kavuşturmak lazım. Köyün nefes alabilmesi için coğrafyasıyla barışması lazım. Bunun için de adanın güneyine açılan geçit noktaları şarttır. Üstelik güneye açılan kapılar sayesinde Luricinalılar adanın kuzeyine de daha hızlı ulaşacaklardır. Örneğin, Luricina-Dali veya Luricina-Bodamya arası arabayla beş dakikadır. Limya’ya ise yürüyerek beş dakikada gidilir. Bu köylerden Lefkoşa’ya ise 10-15 dakikada varırsınız…
Coğrafya böyle söylüyor!
Birileri, “ama asker öyle söylemiyor” diyebilir…
Onlara verilecek yanıt basittir: Asker 1974’te de Luricina’yı “kurtarmak” için bir şey yapmamıştı… Köyün beş kilometre kuzeyindeki Gastros tepesine yerleşerek Luricina’yı kendi kaderi ile baş başa bırakmıştı…
Eğer sorun Kıbrıs Rum tarafından kaynaklanırsa çare üretilebilir. Örneğin referanduma gidilebilir. Luricina, Dali, Limya, Bodamya ve Kiracıköy sakinleri referandum yapıp kendi kaderlerini belirleyebilirler…