“Teoride Değilse de Pratikte bu Federalizmdir”
26 Mayıs, Kıbrıs’ta 1964 tarihinden beri ilk kez bir Kıbrıslı Türk’ün seçim kazandığı tarihi bir andır. Bu ancak özel bir seçim: Avrupa Parlamentosu seçimi olduğu için mümkün olabildi. Avrupa Birleşik Sol Grubu içerisinde yer alan Avrupa Parlamentosu üyesi Niyazi Kızılyürek halen bölünmüş olan adanın güneyindeki Kıbrıs Üniversitesi’nde siyasi tarih profesörüdür. Kızılyürek Bremen Üniversitesi’nde Kıbrıs sorunu üzerine doktorasını tamamlamasının ardından, en az 20 yayın ve 2013 yılından beri de Beşerî Bilimler Fakültesi Dekanı olarak oldukça üretken bir kariyere sahiptir. Ayrıca Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti’ne danışmanlık ve çeşitli gazetelerde editörlük yapmıştır.
1974 yılından beri Kıbrıs adası Birleşmiş Milletler kontrolündeki ara bölge ile fiili olarak ikiye bölünmüştür. Adanın güneyi, 1960 yılında Birleşik Krallık’tan bağımsızlığını sağlayan adanın tek tanınmış Devleti olan Kıbrıs Cumhuriyeti kontrolündedir. Kuzey kesim ise Türkiye tarafından işgal edilmiş addedilmekte ve uluslararası tanınmışlığı olmayan, sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin tanıdığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile yönetilmektedir. 2004 yılında, Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa Birliği üyesi olmuş ve adanın kuzeyinde AB Müktesebatı askıya alınmıştır. 2003 yılında KKTC ortak Başkent olan Lefkoşa’da geçiş noktaları açmıştır. Son iki tanesi Kasım 2018’de açılan 9 geçiş noktasından sınırı geçmek mümkündür.
Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olabileceklerini bilmek önemlidir. Dolaysıyla Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanma hakkına sahiptirler. Bu seçimler bir oy pusulası üzerinden iki aşamada gerçekleşir. İlk olarak seçmen 6 adayın bulunduğu bir liste seçer. Sonrasında bu listeden en fazla iki isim seçebilirler. Sandalyeler aldıkları oylar oranında listeler arasında paylaştırılır. Bu listeler içerisinde en fazla oyu alan kişiler seçimi kazanır. Niyazi Kızılyürek böylesi bir sistem ile 25,051 oy alarak, 2 milletvekili çıkarmaya hak kazanan AKEL (Kıbrıs’ın ana sol partisi) listesinde ikinci gelerek seçilmiştir.
Le Taurillon (LT): Avrupa Birliği sizin için ne ifade eder?
Niyazi Kızılyürek (NK): Avrupa Birliği sürekli bir dönüşüm halidir. Ulus Devlet’in ötesindedir ancak henüz tamamlanmamıştır. Şu anda bazı federal öğeler içeren bir konfederasyon yapısına sahiptir, yakın zamanda federalizm fikrine yakınlaşması gerektiğine inanıyorum. Genel olarak AB’nin neo-liberal ekonomik politikalarından hoşnut değilim. Daha fazla sosyal adalet olmasını istiyorum. Yine de AB geçmişe kıyasla ileriye bir adımdır. Güzel bir başarı örneğidir. Bütün bir kıtayı dini ve milli savaşlardan kurtarıp Immanuel Kant’ın hayal ettiği kalıcı barışa ulaştırmanın olağanüstü bir başarı olduğu açıktır.
LT: Kendinizi hangi milliyete veya yurttaşlığa ait görüyorsunuz?
NK: Yurttaşlık söz konusu olduğu zaman, seçim hakkına sahip değilim. Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşıyım. Aynı zamanda, tabii ki Avrupa Yurttaşıyım. Milliyete gelince, milliyet ile yurttaşlık arasında bir ayırım yapmayı pek sevmiyorum. Kimliğin sivil olarak inşa edilmesine inanırım. Her zaman milliyet ile yurttaşlık birbirine karşılık gelmeyebilir, bu Ulus Devlet mantığının yarattığı bir ikilemdir. Ulus Devlet’i aştığımız zaman milliyetler ve yurttaşlardan ziyade, bir yurttaşlar toplumuna ulaşırız. Anayasal vatanseverlik fikrine inanırım ve siyasi bir toplumu bir millete veya bir milletler topluluğuna tercih ederim.
LT: Sizce Kıbrıs’ın kuzeyinde Avrupa Birliği güneyindeki gibi günlük hayatın bir parçası mıdır?
NK: AB’nin iki toplumun hayatında aynı şekilde var olduğunu söyleyemem. Kuzeyde AB müktesebatı uygulamada olmadığı için bir farklılık vardır. Bu anlamda kuzey pratik olarak AB’ye pek yakın değildir. Tabii ki Kıbrıs Türk toplumuna yönelik özel uygulama şeklinde ortaya konan çabalar vardır. Örneğin Kıbrıs Türk toplumunu ekonomik olarak kalkındırmak amacı ile AB Konseyi’nin 389/2006 numaralı düzenlemesi ile yarattığı Mali Yardım Programı var. AB Kıbrıslı Türkleri AB kurumlarına yakınlaştırmaya çalışıyor. Mali destek programları olsa da bu AB’nin kuzeydeki gündelik yaşam içerisinde var olduğunu söylemeye yeterli değildir. Diğer taraftan güneyde durum tabii ki farklıdır. Kıbrıs Cumhuriyeti bir bütün olarak AB üyesidir ve güneyde Cumhuriyetin etkin yönetimi altındaki bölge direk olarak AB ile ilintilidir. Ancak yurttaşlar AB’nin hayatlarındaki yerinin pek farkındaymış gibi değildirler.
LT: AB’nin Kıbrıs ve Kıbrıs Sorunu için yapacak bir şeyi olduğunu düşünüyor musunuz?
NK: Evet, kesinlikle. AB’nin daha fazlasını yapması gerektiğine inanıyorum. AB’nin olağanüstü şeyler yaparak mucize çözümü yaratmasını beklemiyorum. Kıbrıs Sorunu uluslararası bir sorundur ve BM yetkisindedir. Böyle de kalması gerekir. AB’nin uzlaşma, halkları ve toplumları yakınlaştırma konusunda hatırı sayılır bir tecrübe birikimi vardır. Benim tam olarak Kıbrıs’ta yapmayı planladığım, Avrupa uzlaşma modelini iki topluma tanıtmaktır. Bu anlamda çok fazla şey yapıldığına şahit olmuyoruz. Örneğin gençlere yönelik değişim projeleri, karşılıklı okul ziyaretleri veya iki dilli aktiviteler yapıldığını göremiyoruz. Sivil topluma yönelik AB çok daha fazla şeyler yapabilir. Kıbrıslılar bu projeleri talep etmezse, bu projelerde ısrarcı olmazlarsa, tek taraflı proje yapmak tabii ki mümkün değildir. Gerçekten Kıbrıs’a AB’nin uzlaşma konusundaki tüm tecrübesini, birikimini taşımak istiyorum. Basit bir örnek vermek gerekirse, iki dilde Kıbrıs Sanat Alanı oluşturulabilir. Kıbrıslılar talep eder ve bu yönde çalışırlarsa AB’nin böyle projeler hayata geçirebileceğini umut ediyorum. Bu alanda Kıbrıs’ta yapılacak çok şey vardır. Okullar arası değişim programları yapılabilir, iki dillilik teşvik edilebilir. Böyle bir sürecin elitlerin bir anlaşma müzakere etmesini beklemeden sorunun çözümü yönünde tabandan gelen bir baskı yaratabileceğine inanıyorum.
LT: Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılmaya nasıl karar verdiniz? Ve kampanya yaptığınız siyasi partiyi nasıl seçtiniz?
NK : Yıllardır Kıbrıs’ta federalizm konusunda aktivist olarak çalışıyorum. Federalizm kavramı ve Kıbrıs’ta federal bir çözüm üzerine yayınlar yaptım. İki toplumlu hareketler oluşturdum, pasifist hareketlere katıldım. Her iki toplumda da yaşıyorum. Aynı anda Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar ile birlikte yaşamam istisnai bir durumdur. Bu beni bir akademisyen, bir yazar ve bir entelektüel olarak barış ve uzlaşma sürecine direk entegre etmiştir. Esasta, siyasete katılma niyetim yoktu. Seçildikten sonra, siyasi pratiğimin entelektüel çalışmalarımdan pek bir farkı olmadığını gördüm.
AKEL bana beni listesinde aday gösterme teklifini getirdi, ben de Avrupa Parlamenteri olursam bazı çalışmaların daha kolay yapılabileceğine inandığım için kabul ettim. Adaylığımın dahi federal bir pratik anlamına geleceğini biliyordum, çünkü tarihte ilk kez Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar ortak bir kampanya yürütecekti. Ve başardık. Tarihte bir ilk olarak her iki toplumun oyları ile seçildim.
LT : Bölünmüş bir adada kampanya nasıl yapılır ?
NK : Bütün adada bir kampanya yaptım. Bu Girne’den Limasol’a, Karpaz’dan Baf’a kadar uzanan kendine özgü bir kampanya oldu. Kıbrıslı Türkler ile buluşmaya her gittiğimde Kıbrıslı Rumlar, AKEL’in diğer adayları ile birlikte gitmeye özen gösterdim. Kampanyayı birlikte koordine eden Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar ile birlikte çalıştım. Kampanyamız Türkçe ve Rumca olmak üzere iki dildeydi. İki dili kullanarak, mümkün olduğunca çok kişi ile bir araya gelerek, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlardan oluşan ve tüm süreç boyunca omuz omuza çalışan karma gruplar ile engelleri aşmaya çalıştık. Benim için bu federal bir pratikti. Teoride federalizm olmasa da pratikte bu benim için federalizm anlamına gelir.
LT : Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar arasında yurttaşlık anlamında bir fark var, sonuçlar Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler seçmenler için ayrı ayrı rakamlar şeklinde verildi. Bugün hâlen var olan bu ayrım hakkında ne düşünüyorsunuz ?
NK : Farklı yurttaşlık yoktur. Kıbrıslı Türkler de Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşıdır. Farklı olan seçim sandıklarıydı. Bu yüzden kaç Kıbrıslı Türk’ün oy kullandığını biliyoruz. Kıbrıslı Türklere özel seçim sandığı fikrini sevmiyorum. Bu demokratik bir yaklaşım değildir. Kıbrıs’ın bölünmüş bir ada olduğu gerçeğine bağlı olarak Kıbrıs Cumhuriyeti tek tanınmış yapı olması ve üye ülke olarak seçimleri kendi kontrolü altında yapmak istemesi nedeniyle kuzeye seçim sandığı geçirmek istemedi. Bu süreç daha farklı yönetilebilirdi. Kıbrıslı Türkler’in kendilerine ayrılmış sandıklar yerine istedikleri herhangi bir sandıkta oy kullanmalarına izin verilebilirdi. Ayrıca Kıbrıslı Türkler’in kimlikleri ile ilgili de çeşitli sorunlar yaşandı. Oldukça fazla sayıda Kıbrıslı Türk’e Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kendilerine verdiği kimlik ile sandığa gitmelerine rağmen oy vermelerine izin verilmedi. Bu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin çözmesi gereken başka bir sorundur. Her Kıbrıslı Türk bürokratik herhangi bir sorun ile karşılaşmadan oy verebilmelidir. Bu önümüzdeki seçimler öncesinde çözmek istediğim bir sorundur.
LT : Zaferiniz sonucunda kendinizi nasıl hissediyorsunuz ?
NK : Harika ! Dürüst olmak gerekirse, benim için çok şaşırtıcı olmadı. Siyasi arenada yeni bir isim değilim. Parti siyasetinde yeni olabilirim ancak adanın iki tarafında da aktif bir kişiyim. Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumlar’ın birlikte oy vermesini sağladığım için gurur duyuyorum. Kampanyam boyunca tek bir toplumun oyları ile seçilmemin benim için bir zafer olmayacağını söyledim. Bir federalist olarak tam olarak istediğim de yurttaşların bu şekilde birleşmesiydi. Ve bu anlamda başarıya ulaştık, bu yüzden çok mutluyum.
LT : Kıbrıslı Türkler’in Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılmasının önemli olduğuna inanıyor musunuz ?
NK : Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar Avrupa Parlamentosu seçimleri haricinde birlikte oy kullanamazlar. Ulusal seçimler etnik temele bağlı olarak ayrı ayrı yapıldığından bu mümkün değildir. Dolaysıyla, tüm adanın yurttaşları olarak siyasi anlamda birlikte hareket edebileceğimiz tek alan Avrupa Parlamentosu seçimleridir. Kıbrıs’ın geleceğini ileriye taşıyacak olanın bu tür federal çalışmalar olduğuna inanıyorum. Öte yandan bu seçimlerde milliyetimize göre değil fikirlerimize göre oy kullanıyoruz. Bu anlamda milliyetçiliğin ötesine giden bir adımdır ve bu beni mutlu etmektedir. Uluslararası toplumdan kopuk izole bir toplum olan Kıbrıslı Türkler için ise bu seçimler çok önemlidir. Kıbrıslı Türkler’in oyları bir feryattı, « BEN AVRUPA YURTTAŞIYIM! » diye bir çığlık niteliğindeydi, ve bu Kıbrıslı Türkler için çok önemlidir.
LT : 30 veya 100 sene sonrasının Avrupası’nı nasıl hayal edersiniz ? Bu Avrupa içerisinde Kıbrıs’ı nasıl hayal edersiniz ?
NK : Sorunuz bana Ernest Renan’ın 1882 yılında yayınlanan tarihi ‘Ulus Nedir ?’ Kitabını anımsattı. Renan tarihsel olarak ulusların yaratıldığını ve bir gün bunun ötesine geçeceğimizi, bir gün bir Avrupa konfederasyonu yaratacağımızı söyler. Hepimiz bir gün federalist olacağız. Benim hayalim budur. Avrupa için gerçekçi vizyonum ise federal bir Avrupa’dır. Bu Avrupa’nın uzun ömürlü olabilmesi için tek şansıdır. Kıbrıs ile ilgili size şüpheci bir yorum yapacağım: Kıbrıs federal Avrupa içerisinde, bölünmüş olarak yer almaya devam edebilir. Elitlerin siyasi iradesi eksiktir, federal anlayışa sahip değildirler. Bu tabii ki değişecektir. Bugün elitlerin çoğu milliyetçi bir yapı kıskacındadır. Öncelikle kendileri federalleşmeli, kafalarını, zihinlerini değiştirmelidirler. Gelecek nesillerin bunu başaracağına inanıyorum. Kıbrıs’ı daha da büyük federal Avrupa içerisinde federal bir ülke olarak görmeyi umut ediyorum.
Fransızca orijinal metinden çeviridir.
Çeviren : Derya Beyatlı